Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Hayallerim, Aşkım ve Sen: Hayal ve Gerçek Algısının Kırıldığı Bir Beyoğlu Düşü

Hayallerim, Aşkım ve Sen: Hayal ve Gerçek Algısının Kırıldığı Bir Beyoğlu Düşü

Yazar: Elif Betül Yaşar

Hayallerim, Aşkım ve Sen: Hayal ve Gerçek Algısının Kırıldığı Bir Beyoğlu Düşü

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) her yıl eski bir filmi restore ettirerek tekrardan beyazperdede izleyiciyle buluşturuyor. Bu sene 43. İstanbul Film Festivali’nde de restore edilecek film Atıf Yılmaz yönetmenliğinde Hayallerim, Aşkım ve Sen seçildi. Daha öncesinde 24. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu dahil birçok ödüle layık görülmüştü film.
19 Nisan akşamı filmi izleyenler Türkan Şoray’la filmi izlemenin heyecanından bahsettiler. Büyüleyici bir andı izleyenler için özellikle de filmi içselleştirenler için Türkan Şoray’ı görmek paha biçilemez bir durumdu.

Film, Demir Özlü ’nün Bir Beyoğlu Düşü kitabından uyarlama. Kitaptaki ana karakterin ruh-i halveti filmdeki Çoşkun’un (Oğuz Tunç’un) ruh-i halvetiyle tam olarak örtüşmüyor. Çoşkun karakteri Bir Beyoğlu Düşü ’nün takıntıları ve tutkularını tam olarak verebilmiş değil. Senaryo Ümit Ünal’a ait ve çok daha farklı kurgulanmış. Özellikle kitapta geçen Beyoğlu imgesi filmde çok pasif kalmış durumda, sadece bir senaryo etrafında dönen bir Beyoğlu. Ama Demir Özlü ‘nün Beyoğlu ’su tam bir Beyoğlu düşü mesela; Oluşturduğu imgelem, merakları ve tutkularıyla.

Hayallerim, Aşkım ve Sen öykü anlatısı biçiminde kurulmuş bir film. Öykü, anlatı ifadesinin içeriği olduğunda söylem; ifadenin biçimi olmuş olur. Söylemle öykü iletilir. Anlatının şimdiliğini yani şimdiki anın düşüncesinden çıkan anlatıyı kararsızlaştırarak şimdiliğinden çıkartıyor. Söylemin zamanla ilişkisini düşünürsek de bu sonuca doğru yol alıyoruz. Filmde öykü, Çoşkun’un küçüklük döneminden başlayarak anlatılmaya başlanıyor ve gençlik dönemlerinde bitmiş oluyor. Olaylar bu şekilde bir düzene oturtturulmuşken bu düzen söylemle bozuluyor ve anlatı şimdiki zamanın haline geçiyor. Olaydaki zaman geçmişe ve geleceğe gidişlerle kesilerek olay örgüsü söyleminden koparılmıştır. Bu bir noktada Bir Beyoğlu Düşü kitabının hayal-gerçek algısının kırılmasını filmde zaman ifadesiyle söylemden koparılma yoluyla verilmiş olabileceğini düşünüyorum.

Bir Beyoğlu Düşü kitabının en önemli mekanlarından birinde geçen Saint-Marie Draperis Kilisesi sahnesi filmde tam olarak verilmemiş ve çoğunlukla Çoşkun’un iç monolog konuşmalarıyla kesilmiş durumda. Bu bağlamda bakarsak yazımla görüntünün en ayırt edilesi noktası olan çekim sahnelerinin sözsüz bir şekilde verilmesini beklerdim.

Filmin konusuna gelecek olursak; Hayallerim, Aşkım ve Sen, Çoşkun karakteri etrafında şekilleniyor. Çoşkun yetimhanede büyümüştür ve yetimhanede izlediği filmlerle sinemaya ilgisi artar. Ünlü yıldız Derya Altınay’a da hayran olur. Derya Altınay’ın bazı rollerinde tutku ve arzuyu bazı rollerinde ise şefkat ve sevgiyi görür. Ve böylece bu iki karakter (Nuran ve Melek karakterleri) onunla yaşamaya başar. Sinemaya olan ilgisiyle düşünde yaşattığı iki Derya Altınay rolünü de beraberinde götürür, bir senaryo yazmaya başlar: Derya Altınay için bir senaryo.

Zamanla Nuran ve Melek rolleri Çoşkun’a iyi gelmez. Hayalindeki düşler ve gerçek arasında sıkışıp kalır. Komşusu Hayati Bey’in önerileriyle senaryoyu hayalindeki düşlerden çıkarmaya çalışır ve Derya Altınay ile tanışmaya gider. Çoşkun, senaryosunu Nuran ve Melek karakterlerinden kurtararak yazar. Senaryosunun adı: ‘’Bir Beyoğlu Düşü’’ olur. Buradaki Beyoğlu imgesi sadece senaryoya aittir. Oysaki kitapta Beyoğlu konumu büyük bir alanı kaplar kitap için. Derya Altınay senaryoyu çok beğenir ve film çekilmeye başlar. Bittiğinde ise Çoşkun büyük bir hayal kırıklığına uğrar çünkü film, senaryosundan çok farklıdır. Böylece gerçeğin hayaldeki gibi olamayacağının idrakine varır. Fakat Çoşkun yine de filmde de dediği gibi: ‘’ Hayatımız bilmediğimiz karmaşıklar üzerine kurulmuş bir labirentten başka neydi ki?.. Çıkışı olmayan bir labirent…’’ sözleriyle Derya Altınay’ı tekrar Nuran ve Melek ile özdeşleştirerek hayalinde yaşatmaya devam eder.

Türkan Şoray’ın totalde dört karakter canlandırarak sergilediği en iyi performanslardan biri. Oğuz Tunç ise ‘’Bir Beyoğlu Düşü’’ hayalinde böyle değildi diye düşünüyorum. Demir Özlü ’den Bir Beyoğlu Düşü ’nü okuyanların düşündeki gibi değildi yani. Daha öyle olmasını beklerdik. Fakat Atıf Yılmaz’ın bir amacı da bu olabilir. Ana noktanın gerçek-hayal paralelinde ilerlemediği gibi. Fakat Oğuz Tunç’un film boyunca verdiği toyluk filmin ana karakterine farklı bir imza katmıştır.

Hayallerim, Aşkım ve Sen: Hayal ve Gerçek Algısının Kırıldığı Bir Beyoğlu Düşü

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...