Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Grand Army: Bu Gençlerin Bir Mesajı Var (İnceleme)

Grand Army: Bu Gençlerin Bir Mesajı Var (İnceleme)

Yazar: Nisa Nur Gönültaş

Grand Army: Bu Gençlerin Bir Mesajı Var (İnceleme)

16 Ekim 2020’de Netflix’te prömiyeri yapılan Katie Cappiello tarafından yaratılan bir Amerikan genç dram televizyon dizisidir.

Başrolleri Odessa A’zion, Amalia Yoo, Anthony Ippolito, Brian Altemus, Thelonius Serrell Freed gibi isimler yer alıyor. Dokuz bölümden oluşan dizi yayınlandığından beri sevilerek izlendi. Özellikle hassas konulara değinmesi ile dikkat çekti. Her bölümde toplumumuzdaki problemlerden birini ele almıştır: tecavüz, ırkçılık, cinsel kimlik ayrımcılığı… Toplumsal ve bireysel anlamda çok önemli olan birçok farklı soruna ve konuya yer vererek basit bir lise dizisi olmaktan fazlasını ortaya koyuyor.

İlk bölüm bir bomba saldırısı ile başlıyor. Batı ülkelerinde Müslümanlara yapılan hatta sadece Müslümanlara değil fiziksel özellikleri onlara benzeyen insanlara bile yapılan ırkçılığı ele alıyor. Hintli karakterimiz Siddhartha sadece ten rengi nedeniyle müslümanlara benzediği için herkes ona terörist gözüyle bakıyor, sanki her an bomba patlatacakmış gibi davranıyorlar. Biraz empati ile aslında ne kadar zor bir durum olduğunu anlıyoruz. Keşke bu olay için kurgu canım bu gerçekte olur mu hiç diyebilsek fakat maalesef ki diyemiyoruz. Aslında sadece bu da değil aynı bölüm içinde gençlerin hiç umursamadan parti yaptığını görüyoruz sanki hiçbir şey olmamış o kadar insan ölmemiş gibi.  Bu durum bize artık jenerasyon ilerledikçe insan canına verilen kıymetin de azaldığını gösteriyor. Kısa süreli olarak bakarsak ne olacak ki diyebilirsiniz fakat uzun vadede insan canını önemsemeyen, hor görenlerin gelecekte bir kişiye sinirlendikleri veya üzüldükleri zaman onları durduracak bu vicdan dürtüleri olmayacağını gösteriyor.

Sonrasında Joey’nin sütyen giymeme protestosu yapmasını izliyoruz. Kadınlara dayatılan baskıyı ele alıyor bu bölüm. Memenin cinsel organ olarak görülmesi ve kadınlara sütyen giymenin dayatılması. Dizide giyim tarzından dolayı hocasının ona küfür ettiğini bile görüyoruz hem de hemcinsi bir öğretmeni. Joey üstünde ‘Free The Nipple’ yazan bir tişört giydiği için disipline gönderilirken aynı tişörtü Luke ve George giyince onlara bir şey olmuyor ne disipline gidiyorlar ne ceza alıyorlar. Kadının memesi cinsel organ gibi görülürken erkeklerin ki neden öyle görülmüyor? Mantıken onlarında memeleri var ama onlar kapatmak zorunda değilken kadınlara neden bu dayatılıyor?

Bizi en çok etkileyen bölümlerden birinde Joey en yakın arkadaşlarım dediği kişiler tarafından tacize ve tecavüze uğruyor ve devamında bununla nasıl mücadele ettiğini izliyoruz. Burada çok hassas, çok mühim bir olgu ele alınıyor: rıza. Cinsel ilişki öncesinde veya sırasında kişinin rızası olduğundan emin olunması gerektiği oldukça çarpıcı şekilde işleniyor. Taksideki tecavüz sahnesi bu tür korkunç olayların tam olarak nasıl gerçekleştiğini bizlere gösteriyor. Hem de tecavüzün sanıldığı gibi ıssız parklar, inşaatlar ya da boş sokaklarda değil en güvendiğimiz yerlerde, en güvendiğimiz kişilerin yanında veya en kötüsü de bizzat en güvendiğimiz kişilerce yapılabiliyor oluşunu gözümüze sokuyor. Zaten istatistiksel olarak da tecavüz vakaları en çok ev, okul veya iş yeri gibi görece “güvenli” görülen alanlarda gerçekleşiyor ve genelde tanıdık kişiler fail oluyor.

Mağdurun alkol veya uyuşturucu etkisinde olmasından faydalanmaya çalışmak yapılanın o kişiye yaşattığı psikolojik veya fiziksel hasarları azaltmıyor. Son bölümde zaten Joey’nin o çaresizliğini görüyoruz. Odessa A’zion da bu duyguyu bize oyunculuğu ile gayet net bir şekilde aktarıyor. Onların yaptığının onu ne kadar incittiğini söylemek için giderken bile George ve Luke hala yaptıklarını bir şaka gibi oyun gibi görüyorlardı ve Joey’nin özür dilemesini bekliyorlardı. Yaptıkları sanki normalmiş gibi bir de bu olayı matah olarak görmeleri daha korkunç.

Hayatı ile bizi etkileyen karakterlerden biri de Dominique, dünyanın her yanında onun gibi o kadar çok genç var ki. Daha büyüyemeden omuzlarına binen aile bakma yükümlülüğü, daha yaşayamadan biten gençlikler ve daha niceleri.

Dizide Dominique’in nasıl hayallerine tutunduğunu ve onlar için nasıl çabaladığını izliyoruz. Çoğu yetişkinin alamayacağı kararlar alması, azmi, çalışma hırsı gerçekten takdire şayandı.

Dizide en çok ele alınan konulardan biri de ırkçılık. Siyah, Latin, Asyalı veya beyaz olmayan herhangi bir grubun maruz kaldığı sistematik ırkçılığın okul sistemindeki tezahürü gösterilmiş. Özellikle okuldan soğutulan ve pes ettirilen öğrencilerin nasıl da suç batağına itildikleri anlatılıyor. Buna en güzel örnek olarak Leila karakterini ele alabiliriz. Kendisine yapılan ‘beyazlar tarafından’ yetiştirilmiş Asyalı muamelesi yüzünden kendini hiçbir zaman bir yere ait hissedememiştir. Kendisini hiçbir zaman tam olarak ifade edemeyen Leila’nın kafasında oluşturduğu sosyopatik evreni görüyoruz. 

Irkçılık günümüzdeki en büyük problemlerden biri. Nasıl bir insanı ırkına göre yargılayıp onu kendinden üstün görebiliriz ki sonuç olarak herkesin eşit olduğu gerçeğini nasıl hor görebiliriz? Özellikle bu ırkçılığın okul sistemine kadar işlemesi durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Beni en çok etkileyen sahnelerden biri okulda toplantı yapılırken gençlerin “I can’t breath” diye bağırarak küçük bir eylem yapmaları oldu. Dizi daha bunun gibi pek çok güncel konuyu da ele alıyor. Örneğin hızla artan siber zorbalık ve linç kültürünü de ele alıyor dizi. Karşıdaki kişi seni göremeyince ya da anonim olunca ona istediğini söyleyebileceğin ya da hakaret edebileceğin anlamına gelmiyor. Sad karakterinin ve okuldaki neredeyse her kızın, yüzme takımının açtığı sayfa ile bu zorbalığa uğradığını görüyoruz. Bu durumla günlük hayatımızda da çokça karşılaşıyoruz. Dikkatsizce yapılmış bir yorumun nasıl insanı kırabileceğini fark etmiyoruz ta ki başımıza gelene kadar.

Dizide aslında en şanssız görülen bireylerden birinin de Sad olduğunu söyleyebiliriz. Cinsel yönelimi olsun ırkı olsun ten rengi olsun insanların sürekli onu ötekileştirebileceklerini sandıklarını görüyoruz. Böyle şeylerle dalga geçmek gençken ve çocukken komik gelebilir ama o kişide bıraktığı etkiyi ve hasarı tahmin bile edemezsiniz. Zaten dizide de Sad’in güven sorunları olduğunu görüyoruz. Onun nasıl sıkıştığını, nasıl bunaldığını görüyoruz. Hem de onu destekleyen öğretmenleri ve arkadaşları olmasına rağmen.

Diziyi bir gençlik dizisi sanıp açmış olabilir ya da basit bir gençlik dizisi diye pas geçmiş olabilirsiniz fakat bu dizi “izleyeyim kafam dağılsın” dizilerinden değil. Toplumun başlıca problemlerini ele alan, önemli yerlerde önemli mesajlar veren bir dizi. İzlerken mağdurun kafasına girip empati yapıyorsunuz. Bu yüzden bu diziyi herkesin izlemesini öneririm. Ben izlerken bunları gördüm ve bu yorumları çıkardım ama belki siz izlerken daha farklı detaylar göreceksiniz, daha farklı noktalardan ele alacaksınız konuyu. Ama emin olduğumuz bir nokta var ki olaya nereden bakarsak bakalım yanlış olduğunu görebilmemiz. Kötülüğün kötülük olduğunu, küçüğü veya büyüğü olmadığını ve her zaman mağdurda yaralar bıraktığını unutmamalıyız.

—————————————————–

Yazar Puanı:⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

IMDb=7,5/10

Netflix İizleyici Puanı)=%95

Grand Army: Bu Gençlerin Bir Mesajı Var (İnceleme)

Nisa Nur Gönültaş’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.

Bunlar da ilginizi çekebilir

1 Yorum:

Avatar
Umut 26/01/2021 - 11:45

İzlenecekler listeme ekledim.
Hayatın her alanında yaşanan ayrımcılığı ele alması güzel.

Yanıtla

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...