Frequency: Aile Her Şeydir
Meraklı bir çocuk evin tozlu raflarında kalmış bir amatör telsizi bulur. Sandığı gören John (James Caviezel), vefat etmiş babasının eşyalarını görünce duygusallaşır. Zamanında çocukluk merakıyla ilgi duydukları fakat “Bu oyuncak değil!” cevabıyla ilgileri sönümlendirildiği için üçü birlikte, etraflarında yetişkin olmadığı bu zamanda çalıştırmayı denerler fakat telsizi çalıştıramazlar. Telsiz, çalışmak için özel bir olayı beklemekte: Aurora Borealis. Kuzey ışıkları olarak bildiğimiz bu sıra dışı doğa olayı 10 Ekim 1999 günü New York’ta hiç olmadığı kadar belirgin hale geliyor. Akabinde telsizden bir ses yükseliyor. Bu ses 30 sene önce bir yangında ölen babası, Frank. Baba ve oğul paralel evrenlerde bir araya geliyor. Her ikisi de bu olayı anlamlandıramıyor, bir çeşit şaka olduğunu düşünüyorlar fakat bu gerçeğin ta kendisi. Oğlu, babasının makûs talihini değiştirmek için yardım edecek fakat değişen kaderin beraberinde neyi getireceği bir muamma.
Frekans, yalnızca iletişim kurarak geçmişi değiştirmenin gelecekte açtığı farklılıkları yansıtmasıyla dönemindeki filmlerden ayrılıyor. Bu açıdan bilim-kurgu kategorisine yeni bir bakış açısı getiriyor.
Frekans’ı 2021’de izlediğinizde sizde bilim-kurgu açısından kötü bir tat bırakabilir. 21 yıl içinde zamanı anlatan birçok yeni film çıktı. Çok karmaşık zaman problemleriyle karşı karşıya kaldık. Buna rağmen Frekans oldukça başarılı ve kendi dönemi için önemli bir film. Bilim-kurgu kimliğine çok fazla önem addetmeyip ideal düzeyde dram ve aksiyon türünü birleştirdiği için aile eşliğinde zevk almak için izlenildiği takdirde zaman ayırdığınıza hala pişman etmeyecek bir film olduğunu düşünüyorum. Dramın dozu kontrol altında tutulmuş. Yani filmde cıvık cıvık bir hava yok.
Günümüzde kanıksanmış bir senaryo olsa da kendi dönemi için büyük bir proje niteliği taşıyor. Çeşitli yönetmenlere bu filmi çekmeleri için başvurulsa da birçok yönetmen maddi kaygılar sebebiyle çekmeyi göze alamamış. Sonuçta Gregory Hoblit bu filmi çekmeyi üstlenmiş. Oldukça iyi bir şekilde bu işi kotardığı eleştirmenler tarafından da onaylanmış. Ayrıca Primal Fear, Fallen, Hart’s War ve Fracture en bilinen filmleri arasında yer alıyor. Televizyon dizilerinde de kendi adını duyurmayı başarmış. Primetime Emmy ödüllerini dokuz kez kazanmış. Bu ödül yalnızca Amerikan TV yapımlarına veriliyor ve film sektöründeki Akademi ödülleri yani Oscar ödüllerine karşılık geliyor. Dudaklarınızın biraz açıldığını ve kaşlarınızın kalktığını görür gibiyim. Maalesef Gregory Hoblit de Hollywood’un yaşlı yönetmenleri rafa kaldırma furyasına yenik düştü. Frekans’ın yazarlığını yüklenen Toby Emmerich, filmin tek yazarı olmasıyla diğer Hollywood filmlerinden ayırarak kendini kanıtlamasını sağlıyor. Emmerich şu an da Warner Bros film şirketinin yöneticiliğini yapıyor. Ayrıca filmde Gordo karakterini canlandıran Noah Emmerich’in kardeşi.
Film teknik açıdan iyi diyebiliriz. Renk paleti kullanımı da oldukça başarılı. Aile portresi içeren sahnelerde daha sıcak renkler kullanılırken John’un psikolojik olarak zorlandığı ve yalnız olduğu kısımlarda soğuk renkler hâkim. Görsel efektler nicelik bakımdan azlığı ve kalitesi günümüzde bu filmi daha izlenebilir kılıyor. Görsel efektler fazla olsaydı, alıştığımız CGI teknolojisinden oldukça geride bir teknoloji kullanıldığı için gözümüze batardı. Filmde kullanılan objelerin yakın plan çekilmesi izleyiciyi hikâyeye daha da yakınlaştıran bir etken. Filmde olaylar yalnızca oyuncuların diyaloglarıyla betimlenmiyor; izleyici olarak objelere, televizyonda konuşulan konuşmalara, gazete kupürlerine de dikkat etmelisiniz.
Oyunculuklar oldukça kaliteli ve inandırıcı bir etki bırakıyor. Frank rolünü üstlenen Dennis Quaid gerek aksiyon gerekse diyalog içeren sahnelerde iyi bir izlenim veriyor. Frank, şu cümleyle Amerikayı oldukça iyi bir şekilde özetliyor: “Bundan bin yıl sonra çocuklara Amerika hakkında üç şey öğretecekler: Anayasa, rock n roll ve beyzbol.”
John’un (James Caviezel), psikolojik olarak buhranlı olduğu sahnelerde daha iyi bir performans sergilediğini düşünüyorum. Ayrıca Brookly Nine-Nine dizisinden tanıdığımız Andre Braugher, Satch karakterini canlandırıyor. Hikâyenin kilit isimlerinden birisi olduğu su götürmez bir gerçek. Seyirciyi de zaman zaman geriyor. Elizabeth Mitchell, Jules karakterini canlandırıyor. Kocası Frank’e, oğluna bisiklet sürmeyi öğretirken söylediği söz anılmaya değer. Ona “Sadece arkasında ne olduğunu bilmesi gerek.” diyerek çocukların ebeveynleriyle arasındaki güven, bağlanma problemlerine parmak basıyor.
Sonuç olarak Frekans, sinema sektörüne teknik açıdan bir yenilik getirmese de belirlenmiş kurallar iyi bir şekilde uygulanmış, tipik bir Hollywood filmi desek haksız sayılmayız.
Olayların gerçeği yansıttığı filmdeki “Nightingale Killer” karakteri gerçek hayatta Richard Speck adlı bir seri katilden esinlenmiş. Richard, bir 13 Temmuz gecesinde sekiz hemşire öğrenciye tecavüz ettikten sonra işkence ederek hepsini öldürmüş.
Filmde 10 sayısına birçok yerde rastlıyoruz. Her iki olay da 10 Ekim’de gerçekleşiyor. Ekim ay’ı da yılın onuncu ayına tekabül ediyor. Bulundukları evin kapı numarasının (343) toplamının 10 olması da tesadüf olamaz. Eğer siz de bu filmi izleyip bunun astronomi, fizik ya da herhangi bir şeyle ilgisi olduğunu düşünüyorsanız ve bizimle paylaşırsanız memnun oluruz. Ayrıca bir gün kuzey ışıklarını görme şansı bulursanız bu tatlı filmi hatırlamayı unutmayın. İyi seyirler!
Frequency: Aile Her Şeydir