Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Firebrand: Çok Yaşa Kralım

Firebrand: Çok Yaşa Kralım

Yazar: Pınar Ardıç

Firebrand: Çok Yaşa Kralım

2023 yılında Karim Aïnouz tarafından yönetilen başrollerinde Alicia Vikander ve Jude Law’u izlediğimiz Firebrand bu yıl 43. İstanbul Film Festivali‘ndeydi. Filmin tamamı tarihi-drama filmlerin gözdesi Haddon Hall’da çekilmiş.

Daha modern çağlara geçilememiş kanlı İngiltere’de Kral 8. Henry savaştayken, altıncı ve son karısı, Katherine Parr kısa süreliğine de olsa kral naipliği yapma hakkına sahip olur. Kral Henry geri döndüğünde ise hiç olmadığı kadar şüphecidir ve hedefi radikallerden kurtulmaktır. Sonu hazin olan radikallerden biri de Katherine’ın çocukluk arkadaşıdır. Arkadaşının ölümünden sonra bir şeylerin değişmesi için savaşacak kişi ise artık kendisidir.

Tüm destanlar prensler, krallar ve sultanların başarıları ile doluyken tarihe gerçekten ne kadar güvenebiliriz?
Yazarların da dediği gibi tarihin bir kısmı boşluklar ile dolu. Filmin amacı da en azından tairihin bir kısımını tahminlere bırakmadan anlatmak.

Kral Henry’nin tutumu, reform hareketlerinin kapıda bekleyişi ve Katherine’ın tarihe etkisi…

Aslında izlemeden önce Katherine’ı daha fazla plan yapan biri olarak düşünmüştüm ama daha çok soğukkanlı ve sessizce ilerleyen biri olarak görüyoruz. Senaryoda Kral Henry’nin her gün artan paranoyası da çok iyi yansıtılıyor. Kral suçlu da yandaşların hiçbir suçu yok mu dedirtecek şekilde çevresinin etkisini görüyoruz. Rahibin durmadan kralın kararlarına etki etmesi mesela o dönemi çok iyi yansıtıyor ve kralın her gün daha da paranoyaklaşmasının sebeplerinden birini açıklıyor.

Firebrand’de izlediğimiz her oyuncu müthiş bir iş çıkarıyor. Jude Law’un film için sarf ettiği emek inanılmaz zaten filmi izlerken öncesinden bilmiyorsanız Jude Law izlediğinizi tahmin etmek zor. Rolün gereği hem çokça kilo almış hem de kralın hastalıklı ve paranoyak halini çok iyi yansıtıyor. Kral, Katherine’ı sorgularken siz de sorgular halde bulabilirsiniz kendinizi.
Bir diğer başrolümüz Alicia Vikander. Kendisi daha önce de dönem filmlerinde yer almıştı: Tulip Fever (2017), A Royal Affair (2012) ve yine Jude Law’unda eşlik ettiği Anna Karenina (2012) gibi. Kendisi zaten çok başarılı bir oyuncu ve bu filmde de bunu tekrar kanıtlıyor. Filmde tutku, korku, endişe gibi her duyguyu birebir yansıtıyor. Katherine içinde bir sürü çelişki barındırıyor. Sonunun kralın diğer eşleri gibi olmaması için çok dikkatli olması gerekiyor. Yenilikçi fikirlere sahip olsa da susması gerekiyor. Krala ihanet edemez.

Alicia Vikander tüm bu ruh hallerini çok iyi taşıyor.

Filmde kullanılan tüm dekorlar ve müzikler hikaye ile iç içe. Bu dönem için sayısız film yapıldığını göz önünde bulundurursak bir taşkınlık veya eksiklik olmaması olağandışı bir durum değil tabii ki. Kral 8. Henry dönemi hakkında birçok film çekildi. Bu film de başarılı olanlardan biri.

Filmde eleştirilebilecek bir nokta şu olabilir: Sanki Kral Henry için yapılmış bir film izliyoruz. O dönemde kadınların baskın olmaması, sessiz kalmak zorunda olması tabi ki anlaşılır bir durum fakat Katherine’ı filmin vaat ettiği gibi etkin/aktif bir kadın olarak bence çok göremiyoruz. Kral her paranoya yaptığında Katherine sessiz sakin her şey olacağına varır der halde. Sessizce bekliyor. Sesinin çıktığı tek anda bile hemen özür diliyor. Katherine karakteri bence gerektiği kadar güçlü yansıtılmamış olabilir ve tabi bu Vikander için de haksızlık.

Eğer The Other Boleyn Girl filmini sevdiyseniz bu filmi de seveceksinizdir.

İyi seyirler dilerim.

Firebrand: Çok Yaşa Kralım

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...