Ekranom’a Göre 2023’ün En İyi Filmleri
Herkese merhaba! 2024’e girmemize sayılı günler kalmışken Ekranom ekibi olarak geride bıraktığımız 2023 yılında çıkmış en beğendiğimiz filmleri toplayalım, ortak bir liste çıkaralım istedik. Usta yönetmenlerin son işlerinden, sinemaları kasıp kavuran gişe filmlerinden ve biraz kıyıda köşede kalmış yapımlardan oluşan yıl sonu listemizi gururla sunuyoruz. Gelin hep beraber seçkimizdeki filmlerin bizde ve beyazperdede yarattığı etkiye yakından bakalım, 2023’e son kez veda edelim. İyi okumalar ve mutlu yıllar dileriz!
10. Barbie (Yön. Greta Gerwig)
Gelecek dönemlerde bir sinema yılı olarak 2023’ü hatırlamaya çalıştığımızda Barbenheimer trendinin aklımızdan geçmemesi, sanıyoruz ki imkânsız. İki büyük filmin agresif reklam kampanyaları ile yolumuzu hem sosyal medyada hem gündelik yaşantıda kestiği yetmezmiş gibi, vizyon tarihinden sonra bile seyirciler arasındaki taraf tutma yarışları bitmek bilmedi. Ancak bu trendin yarattığı yorucu gündemi bir kenara bıraktığımızda bir reklam filminin çok daha ötesinde bir meta yaklaşım ve komedi duygusu barındıran Barbie, açıkçası bizi oldukça şaşırttı. Greta Gerwig ve Noah Baumbach imzalı metin; edindiği her meseleye eşit özende ve yıkıcılıkta yaklaşmasa bile sürekli kendini tazeleyen, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip. Sitede yazısını da bulabileceğiniz Barbie’yi biz sevdik ve umarız da iyi hatırlayacağız.
9. John Wick: Chapter 4 (Yön. Chad Stahelski)
Senenin bir başka büyük gişe filmi, ilk yapımından beri bize 80 ve 90’ların eski usul aksiyon klasiklerini hatırlatan ünlü serinin son halkası John Wick: Chapter 4 oldu. Yaklaşık 10 senedir öyle ya da böyle aşina olduğumuz ve Hollywood’u büyük ölçüde etkileyen John Wick filmleri, çılgın setleri ve olağanüstü bir şekilde hazırlanılarak simüle edilmiş sahneleri ile hafızada kalıyorlar. Hikâye devamlılığına sıkı bir bağlılık göstermeyen ve sanki çok pahalı bir B filmi izliyormuşuz gibi duran seriden çokça sıkılanlar oldu ve belki de bunda haklılar. Yine de Ekranom ekibi olarak bu üç saatlik epik filmi John Wick dünyasında açtığı yeni kapılar, bizle tanıştırdığı eğlenceli yan karakterler ve en çok da büyük bir özen ve yaratıcılık ile inşa edilmiş aksiyon sahneleri sebebiyle oldukça heyecan verici bulduk. Sitede yazısını okuyabileceğiniz John Wick: Chapter 4’ü halen izlemeyeniniz varsa filme Prime Video’dan ulaşabileceğinizi hatırlatırız.
8. Hayat (Yön. Zeki Demirkubuz)
2023’te sinemaseverleri şaşkına çeviren bir diğer olay ise Zeki Demirkubuz’un 7 yıllık bir aradan sonra sinemaya geri dönüşü oldu. Yönetmenin kendi söylemine göre yaptığı en iyi film olan Hayat, ailesinden kaçıp İstanbul’a gelen Hicran’ı ve onu aramaya çıkan nişanlısı Rıza’yı anlatıyor. İlk yarısında Rıza’ya, ikinci yarısında ise Hicran’a odaklanan senaryoyu herkes yarım bir şekilde, ya ilk ya da ikinci kısmını beğenmiş gibi gözüküyor. Ekranom ekibi olarak bizim tepkimiz de çok farklı olmadı ve herkesin bambaşka yerlerini sevdiği Hayat’ı listemizin üst sıralarına kadar taşıdık. Hangi karaktere yer ayırırsa ayırsın Demirkubuz’un melankolik sinemasını bu kez pandemi gerçekliğiyle yoğrulmuş, iletişimsizliklerimize farklı bir yerden bakan haliyle görmek; bizce ne olursa olsun çok keyifli. Halen vizyondayken bizce sakın kaçırmayın.
7. The Holdovers (Yön. Alexander Payne)
2023’ün en büyük sürprizlerinden biri, son filmi Downsizing (2017) ile sevenlerini bir hayli hayal kırıklığına uğratan ve 6 yıllık bir sessizliğe gömülen Alexander Payne’den geldi. Yönetmenin deyimiyle 70’lerde çekilmiş bir film illüzyonunu yaratma gayesiyle ortaya çıkan ve solgun renk kullanımı, gren efekti, kirli ses bandı gibi detaylar ile bunu fazlasıyla başaran The Holdovers’tan biz de en az herkes kadar etkilendik. Amerikan filmlerinde birliktelik ve neşenin sembolleştirildiği Noel’i buruk bir yalnızlık hissiyle kuşatan Payne, üç ana karakteri üzerinden ortaya harika bir dramedi çıkarıyor. Yönetmenin Sideways (2004) ve Election (1999) filmlerinin neredeyse bir sentezi gibi duran The Holdovers’ın ayrıca yılın en iyi ansambl oyuncu kadrolarından birine sahip olduğunu da söylemek gerek. Henüz izlemeyenleri filmi ilk kez deneyim edecekleri için son derece kıskanıyoruz.
6. May December (Yön. Todd Haynes)
Bu yılın en dikkat çekici metinlerinden biri, Todd Haynes’ın Dark Waters (2019) filminden 4 yıl sonraki ilk kurgusal eseri olan May December’a ait. Film, zamanında 13 yaşında bir oğlan ile ilişki yaşayan ve bu yüzden hapis yatmış Gracie adlı bir kadını Hollywood’ta canlandırmak üzere gözlemlemeye gelen aktris Elizabeth’i mercek altına alıyor. Baş rollerde Natalie Portman ve Julianne Moore’un harikalar yarattığı May December’ın metot oyunculuğu, tarihin anlatılarak nasıl kurgusallaştığı ve cinsiyetler arası hiyerarşiye dair müthiş zengin bir keşfi var. Haynes, yine sıradan gibi gözüken ev hayatlarının altını kazımaya ve yargısız bir gözlemcilikle bulduklarını temellendirmeye devam ediyor. Ülkemizde 29 Aralık’ta vizyona giren May December’a dair Filmekimi’nden aktardığımız izlenimlerimize buradan ulaşabilirsiniz.
5. Spider-Man: Across the Spider-Verse (Yön. Joaquim Dos Santos, Kemp Powers ve Justin K. Thompson)
Bu senenin gişe filmleri açısından oldukça dolu geçtiğini söylemek, sanıyoruz ki yanlış olmaz fakat herhalde Spider-Man: Across the Spider-Verse kadar herkese eşit bir yerden seslenen, yüksek bir övgü ile karşılanan başka kaç yapım olduğunu inanın bulmakta zorlandık. Bu sevginin koşulsuz olmadığı bir gerçek; zira artık kabak tadı veren süper kahraman filmlerinin içinde kahraman olmaya değil, bir grubun ve anlatının parçası haline gelmeye dair düşünen böylesine iyi bir film izlemek, eminiz herkese bir nebze nefes aldırdı. Sizi bilmiyoruz ancak Ekranom ekibi olarak üçüncü film gelene kadar Spider-Man: Across the Spider-Verse’ün olağanüstü çizimlerle görselleştirilmiş, kafa yordukça zenginleşen öyküsüne dönüp dönüp bakacağımız kesin.
4. Kuru Otlar Üstüne (Yön. Nuri Bilge Ceylan)
2023’ün Hollywood’a olduğu kadar yerli sinemamıza da müjdeli haberlerle geldiğini söylemek mümkün. Keza önceki sıralarda bahsettiğimiz Zeki Demirkubuz’un yanı sıra bir başka usta yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan da yeni filmiyle önce Merve Dizdar’ın En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandığı Cannes’da, sonrasında ise vizyonda ülkemizi temsil etti. Bir köy öğretmeninin kendi hakkında ortaya çıkan iddialardan hareketle benliği ile çatıştığı, politik konumu üzerine hiç olmadığı kadar düşünmeye başladığı Kuru Otlar Üstüne’nin -birçok kişi her ne kadar tersini iddia etse bile- yeni Türkiye’ye dair çok şey söylediğini düşünüyoruz. Her bir neslin daha az istekle, artık ne için savaştığını bile unutarak devam ettirdiği hak mücadelelerine ve bunun yarattığı ebedi yorgunluğa dair bir film bu. Bir söylem üretmekten ziyade itiraz etme eylemi üzerine kafa yoran, belki bu nedenle bazıları için haklı olarak yeterince vurucu olmayan, Kuru Otlar Üstüne hakkında düşünmekten açıkçası biz çok keyif aldık. Sitede yazısına ulaşabileceğiniz filmin daha birçok açıdan, korkusuzca ele alınmasını ve tartışılmasını ümit ediyoruz.
3. Past Lives (Yön. Celine Song)
Yılın en büyük sürprizlerinden biri, eminiz birçok kişi için Past Lives oldu. Henüz ilk uzun metrajını çeken Celine Song’dan böylesine güçlü bir drama izlemeyi hiç mi hiç beklemiyorduk. Yıllar önce çocukken Güney Kore’de birbirlerinden ayrılıp Amerika’da tekrar karşılaşan iki insanı seyrettiğimiz film, Richard Linklater’ın Before üçlemesinden bir hayli ilham almasına rağmen gerçekleşememiş aşklar üzerine spiritüel bir yorum katıyor. Filmde önceki hayatlarını üzerinde birer yük gibi taşıyan karakterlerin yeni yaşamlarına karşı geliştirdikleri yabancılığı göçmenlik üzerinden anlamaya çalışırken aynı zamanda aşk üçgenlerine, bunların bilindik temsillerine dair de oldukça kafa açıcı bir yaklaşım seyrediyoruz. Past Lives’ın sahiden de öyle ya da böyle herkese dokunacak kadar zengin bir zihin dünyası var ve henüz şahit olmayanları bunu deneyim etmeye çağırıyoruz.
2. Killers of the Flower Moon (Yön. Martin Scorsese)
Yaşayan en büyük yönetmenlerden Martin Scorsese’nin film çektiği yıllar, gözümüzde zaten ayrı bir değere sahip oluyor ancak The Irishman (2019) gibi bir başyapıttan kısa bir süre sonra Killers of the Flower Moon’u izleyince biz de bir hayli şaşkınlığa uğradık. 1920’lerin Oklahoma’sında Osage kabilesine karşı gerçekleştirilen cinayetleri tüm çıplaklığıyla izlediğimiz film, şiddetin yeni dünyadaki temelsizliğine ve -korkunçtur ki- sıradanlığına dair yazılmış müthiş bir senaryoya sahip. Yaklaşık 3,5 saatlik süresi içinde bu katliamın her anına şahit olduğumuz film, artık yavaş yavaş kariyerinin sonlarına gelen Scorsese’nin bir hikâye anlatıcısı olarak kendi konumunu sorguladığı öz eleştirel bir katman da barındırıyor. Bu açıdan bakınca Killers of the Flower Moon, 80 küsür yaşındaki bir sinemacının tüm maharetlerini sergilediği bir ustalık eseri iken aynı zamanda kendi, ülkesi ve yaptığı sanat ile hesaplaştığı taptaze bir deneyim. Gördüğünüz yerde sakın es geçmeyin.
1. Oppenheimer (Yön. Christopher Nolan)
Ve evet, geldik birinci sıraya. Ekranom ekibi olarak 2023’te en beğendiğimiz film, Christopher Nolan’ın atom bombasının icadında büyük bir rol oynayan ünlü fizikçiyi mercek altın aldığı Oppenheimer oldu. Barbenheimer trendini ikinci yarısı, IMAX teknolojisinin en büyük temsilcisi, biyografi türünün en çok gişe yapan örneği… Oppenheimer, şimdiye dek onlarca farklı şekilde tanımlandı ancak Nolan’ın 3 saatlik epik eseri; öylesine büyük ve zengin bir tecrübe ki, onu birkaç kelimeyle anlatmak bizce imkânsız. Her şeyden önce yaşayan bir film yapmak istemiş Nolan. Ancak kurgusal bir dünyanın içinde değil, bizzat bir adamın zihninde konumlanan ve onun duygu dünyasına eşlik eden, o bazı detayları hatırlamaya çalışırken onunla anıların arasında süzülen bir anlatı dili inşa ederek yapmış bunu. Ve tam da bu yüzden her şeyin aslına en uygun şekilde yansıtılmasına müthiş bir özen göstermiş; dönemsel olarak aşırı kapsayıcı, pratik efektlerden güç alan ve dopdolu bir karakter repertuarına sahip devasa bir biyografi ortaya çıkarmış. Bazılarının bu deneyimi haddinden fazla karmaşık ve yorucu bulabileceği kesin ancak durum, en azından bizim için kesinlikle böyle olmadı. Sitede ayrıca hakkındaki yazımızı okuyabileceğiniz Nolan’ın bu son ustalık eserini tekrar ziyaret etmek ve Cillian Murphy’nin harika bir performans ile hayat verdiği Oppenheimer’ın zihninde daha fazla zaman geçirmeyi iple çekiyoruz.
Ekranom ekibi olarak 2023 yılında en beğendiğimiz filmler bu şekildeydi. Kendi favorilerinizi, eleştirilerimize katıldığınız veya yaptığımız övgülerden ayrıştığınız yerleri bizimle paylaşmayı unutmayın. 2024’te tekrar görüşmek üzere! Hepinize mutlu yıllar!
Ekranom’a Göre 2023’ün En İyi Filmleri