Cam Perde: Geriliminiz Yüksek Beklentiniz Düşük Olsun
Yönetmen koltuğunda Fikret Reyhan’ın oturduğu Cam Perde filmini 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde izleme fırsatı buldum. Daha önce 42. İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen ve En İyi Erkek Oyuncu ve Jüri Özel Ödülü’nü alan Cam Perde, ele aldığı konu bakımından oldukça cesur olsa da işleniş ve yetersiz oyunculuklar sebebiyle benim beklentilerimi karşılayamadı.
Filmin hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlenen Fikret Reyhan’ın filme hazırlık aşamasında şiddet görmüş kadınlarla röportaj yapması ve bu röportajlar üzerinden Nesrin karakterini oluşturması gerçekten çok büyük bir tebriği hak ediyor. Filmi izlerken biz erkekler bile Nesrin karakteri üzerinden kadınların yaşadığı gerginliği anlamaya biraz da olsun yaklaşabiliyoruz. Yaklaşabiliyoruz diyorum çünkü yaşadığımız topraklarda anlayabilmemiz mümkün değil.
Şiddete uğrayan, şiddete uğramasa bile her gün o tedirginlikle yaşayan kadınları anlatmaya çalışan film, yarattığı gerilimle ve Nesrin karakteriyle başrolde yer alan Selen Kurtaran’ın filmin üstündeki oyunculuğuyla bunu izleyenlere en iyi şekilde aktarıyor. Yine ‘Baba’ dizisinden de tanıdığımız Alper Çankaya, toksik erkeği temsil eden eski eş rolüyle gerçekten iyi bir iş çıkarmış. Ancak Selen Kurtaran ve Alper Çankaya’nın aksine filmde yer alan diğer oyuncular filmin kalitesini aşağıya çekmiş. Özellikle Selim karakterini canlandıran Uğur Karabulut, karakterin duygularını yansıtmakta maalesef oldukça başarısız olmuş film boyunca. Gerek mimikler olsun gerek ses tonu, çok tekdüze bir oyunculuk sergilemiş. Filmdeki sahnelerin birçoğunda yer alan bir karakter böyle olunca da tabii ki filmin seyir zevki azalıyor.
Eski eş rolündeki Ömer karakteriyle film boyunca dengesizliği ve bu dengesizliğin yarattığı belirsizliği, çaresizliği izliyoruz. Bazen ne kadar iyi niyetle yaklaşılsa da karşımızdaki kişinin kendi çıkarları uğruna davranışlarda bulunacağı ve hatta kendi çıkarları uğruna karşısındaki kişiye zarar verebileceği çok net bir şekilde hissettiriliyor izleyiciye.
Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan Nesrin karakterinin ilk sahneden son sahneye kadar yavaş yavaş özne konumundan nesne konumuna ilerleyişine şahit oluyoruz. Başlangıçta tüm olaylar Nesrin odaklı yaşanırken filmin sonlarına doğru Nesrin karakteri sadece bir sebebe dönüşüyor. Bu işleyişle birlikte filmlerinde genel olarak ataerkilliğe de dem vuran Fikret Reyhan, Cam Perde’de de ataerkilliğe karşı söylemek istediklerini söylüyor.
Kadına şiddet olaylarında ya da kadın cinayetlerinde olayın dışındaki insanların, komşuların, sokaktan geçen insanların da payı olduğunun mesajını da bir yandan veriyor film. Komşunun ifade vermesi gerektiğinde vermekten çekinmesi, Ömer sokakta Nesrin’in bileklerini sıkarken yoldan geçen adamın sessizce uzaklaşması bu mesajın en net şekilde verildiği örneklerden. “Bu noktaya nasıl geldik, neden geldik?” bunları sorgulamaya itiyor film izleyenleri.
Konusu ve verdiği mesajlar bakımından izleyenleri etkileyen film, genel hatlarıyla bakıldığı zaman bundan öteye geçemiyor. Yan rollerdeki oyuncuların başarısızlığı, sahnelerin bir noktadan sonra birbirini tekrar etmesi, filmin özgünlükten uzak olması gibi durumları filmin benim için başarısız olmasının sebepleri arasında gösterebilirim. Festivalin genelinde izleyeceğim filmler arasında nereye koyacağım şu an için belirsiz olsa da yüksek sıralarda olmayacağını düşünüyorum.
Festival süresince izleyeceğim diğer filmlerin yazılarında görüşmek üzere!
Cam Perde: Geriliminiz Yüksek Beklentiniz Düşük Olsun