Bigbug: Teknolojinin Yükselişi
Jean-Pierre Jeunet tarafından yazılıp yönetilen, bilimkurgu ve komedi türlerini bir arada sunan Big Bug, Netflix’te izleyiciyle buluştu. Film, insanların pek çok işini yapay zekaya devrettiği 2045 yılında geçiyor. Askeri bir yapay zekâ örneği olan Yonyx android’i insanlara karşı nefret propagandaları yapmaya başlayınca ve kimi ev anroidlerinin yazılımına sızınca Alice’in evinde ufak bir karantina başlar. Bu karantinada evde hapis kalan kitle oldukça renklidir: Alice’in kızı, eski kocası, eski kocasının gösteriş meraklısı nişanlısı, Alice’i tavlamaya çalışan adam ve oğlu, komşusu. Alice nostalji tutkunu bir kadındır ve eskiden kalma mürekkepli el yazılarına, şiirlere ve kitaplara hayrandır. Alice’i tavlamaya çalışan adamsa bir sanatçıymış gibi davranırken tek derdi Alice’i elde etmektir. Belli bir noktadan sonra bütün ilişkiler tam tersi yönüne doğru gider.
Evdeki herkesin farklı istekleri varken evin sadık robotları, insanlarını dışardaki Yonyx tehlikesine karşı korumak için ellerinden gelen her şeyi yapmaya ant içerler. Hatta ve hatta bütün kitapları öyle bir okurlar ki yerli yersiz espriler yapmaya başlarlar. Bunun sebebi de insanlara Yonyx gibi olmadıklarını kanıtlamak ve kendilerine güvenmelerini sağlamaktır. Yonyxlerin televizyonda propagandaları ekrana düşer. Hatta ve hatta insanları günümüzün sirklerindeki gibi işkence dolu hallerde programlar yaparlar.
Evin robotlarıyla evdeki Yonyx’i yenmeyi başarıp dışarı çıktıklarında Jennifer ve Alice’i tavlamaya çalışan adam, oğlunu bile orada bırakıp derhal oradan tüyer. Çünkü birden fazla Yonyx etraflarını sarmıştır. Tam kurtulma şansları kalmadığını düşündükleri sırada trajikomik beklenmedik bir olay gerçekleşir. Filmde birkaç kez duyduğumuz “beşer şaşar” deyimi ofis çalışanı olan Yonyxlerden birinin başına gelir ve yanlış bir tuşa basmasıyla bütün Yonyxleri imha edecek tuşa basar. Böylece bütün insanlar Yonyx tehlikesinden kurtulmuş olur. Olan evin sadık robotu Monique’e olmuş olsa da ev yapımı bir yapay zekâ olan Einstein onun yerini almış ve Monique’in aktarmak istediği ‘hisleri’ aktarır. Evet hisleri. Çünkü ev robotları Yonyx gibi olmadıklarını kanıtlamak için evde hapis kaldıkları süreçte kitaplardan, insanlarla robotların farkını bulmaya çalıştı ve buldukları şey, hislerdi.
Bigbug filmi, 1 saat 51 dakikalık bir Fransız bilimkurgu komedisi olmanın yanında eleştirel de bir film olmuş. İnsanların teknolojiye kendilerini ne derece teslim ettiklerini abartılı bir dille izleyiciye sunmuş. Absürt komedi diyebileceğimiz Bigbug, işleyiş olarak çok durağan görünse de bir o kadar da hareketli giden bir film. İnsanların birbirlerini kandırma ve elde etme savaşlarını da gözler önüne sunarken insanların olmadıkları biri gibi davrandıklarını görüyoruz. Tek istekleri havalı görünmek veya bir partner. Evin sadık robotlarının insanların bu durumlarını anlamaya çalışmasıysa filmin bence en komik noktalarından biri olmuş. Saf birinin gözünden ikiyüzlülüğü ve olmadığı biri gibi davranmayı izler gibilerdi. Bu durum geleceğin değil de günümüzün eleştirisi olmuş benim fikrime göre. Teknolojiyle beraber insanların olmadıkları biri gibi davranmaları, sırf havalı olmak veya biri etkilemek için yaptıkları saçma davranışlara eleştirel bir örnek olmuş. Ancak ‘teknoloji ilişkileri bozuyor, nerede o eski aşklar’ klişesine girmeyeceğim.
Film 2045 yılında geçiyor olsa da teknoloji ne kadar ileri olsa da insan yine aynı insan. Yalnızca etrafındaki objeler ve alışkanlıklar değişiyor. Beşer şaşar deyimini kullanan Yonyxlerin kendi hataları üzerine yok olmaları filme absürt bir son sunmuş da diyebilirim. Bu absürt bilimkurgu komedisindeki oyunculuklarsa tam anlamıyla kusursuzdu. Gerek robotları oynayanlar gerek ev halkını oynayanlar sanki gerçekten 2045 yılında yaşıyormuş ve teknolojinin bu denli hayatlarına hakim olmasına alışkınlarmış gibiydi. İzlerken kesinlikle garipsemedim, aksine konudan ve işleyişten ziyade oyunculuklar beni filmin içine çekti.
Oyunculukları bu derece överken teknik ayrıntıları bu denli övemeyeceğim açıkçası. Daha değişik çekimler ve kurgu teknikleri bu filme çok daha yakışırdı. 2045 yılında geçen bir filmde farklı açılar farklı kurgular görmeyi bekledim. Hatta kimi geçişler o kadar basit kalmıştı ki garipsememe neden oldu. Ancak film teknik olarak sınıfta kalmış denemez, her şeye rağmen iyi bir filmdi. Yalnızca konusu, işleyişi ve oyunculukları göz önüne alacak olursam teknik biraz daha basite kaçılmış. Özellikle ekranı karartarak geçilen sahneler inanılmaz şekilde gözüme battı, film absürt bir bilimkurgu komedisiyken bu geçiş fazla klasik ve dramatik kalmış. Daha gösterişli geçişler, çok olmayacak şekilde kullanılabilirdi.
Uzun lafın kısası, Bigbug absürt bir bilimkurgu olarak izleyiciye hoş zaman geçirten bir film olmuş diyebilirim. Ağır bir film olmamakla beraber eğlenceli bir film olan Bigbug, insanın mı yoksa teknolojinin mi tehlikesini gözler önüne sunuyor? İzledikten sonra asıl sorgulanması gereken bu olmalı benim fikrimce.
Bigbug: Teknolojinin Yükselişi