Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi: Hayatı Tersten Yaşayan Adam (İnceleme)

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi: Hayatı Tersten Yaşayan Adam (İnceleme)

Yazar: Nilsu Çakıroğlu

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi: Hayatı Tersten Yaşayan Adam (İnceleme)

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, F. Scott Fitzgerald’ın 1922 yılında yayımladığı öyküden uyarlanmış, 2008 yapımı dram ve romantizm filmi. Yönetmenliğini, Seven, Fight Club, Gone Girl ve Zodiac gibi adından söz ettiren David Fincher yaparken filmin senaristliğini ise Oscar ödüllü senarist Eric Roth yapmaktadır. Başrollerini Brad Pitt ve Cate Blanchett’in paylaştığı film birçok ödüle aday gösterilmiştir ve Akademi Ödülleri başta olmak üzere birçok ödüle layık görülmüştür. Fakat 13 dalda Oscar’a aday gösterilmesine rağmen teknik anlamda aldığı 3 ödülle yetinmiştir.

Doğuyoruz, yaşıyoruz ve ölüyoruz. Yaşarken yaş da alıyoruz. Peki ya yaşarken yaş kaybetseydik? Gittikçe gençleşseydik nasıl olurdu?

Film yaşlı ve kırışık olarak doğan, yıllar geçtikçe gençleşen Benjamin Button’ın hikayesini anlatıyor. Hikaye, Katrina Kasırgası yaklaşırken New Orleans hastanesinde ölüm döşeğinde olan Daisy’nin, kızı Caroline’a bir günlüğü okutmasıyla başlar. Günlük, Benjamin Button tarafından yazılmıştır.

Benjamin doğarken annesi ölen ve herkesten farklı olarak yaşlı (80 yaşında) doğan bir bebek. Babasının onu bir bakım evinin önüne bırakmasıyla hayatı başlıyor. Film Benjamin’in hayatını sıçramalı bir şekilde ele alırken bazen de Daisy’nin ölüm döşeğindeki halini gösteriyor. Aslında film Benjamin’in hayatını Benjamin ve Daisy arasındaki aşk üzerinden anlatıyor.

Fincher, 80 yaşında doğup gittikçe gençleşen Benjamin Button’ın hayatının tüm safhalarını anlatma düşüncesiyle, flashback sahneleriyle ilerleyen biyografik film modeli. Aslında Benjamin’in ruhu herkes gibi gittikçe yaşlanıyor. Fakat fiziki olarak onun için hayat ters işliyor. Benjamin Button tüm bu garip hayatı, hayatı boyunca da garip bir şekilde deneyimliyor; çünkü o herkes için yaşlı bir adam. İlk içkisi, ilk birlikteliği, ilk aşkı ve ilk işi fiziksel görünümüyle ters orantılı bir şekilde ilerliyor.

Filmi biraz derin bir incelemeye alırsak, Benjamin, Queenie tarafından büyütülüyor. Benjamin için Queenie muhteşem bir anne rolünde. Benjamin, büyürken bakım evine gelen ve onunla aynı yaşlarda olan Daisy ile bir arkadaşlık bağı kuruyor ve bu ilişki yaş ilerledikçe aşka dönüyor. Fakat Benjamin gençlik döneminde römorkörlerde çalışmak için eve veda ediyor. Bu sırada Benjamin gerçekte 19 yaşında fakat görünürde 60’lı yaşlarındadır. Çalışmaya giderken Daisy onu sürekli mektup yazması için uyarır. Benjamin de her durumdan Daisy’yi haberdar eder. Benjamin çalışırken Murmansk’taki bir otelde kalırken Elizabeth Abbott ile ilişki yaşar fakat kadın evlidir ve bir süre sonra otelden ayrılır. Bu durumların hepsini Daisy’ye kartpostallarla anlatır. Bir kartpostalda “Aşık oldum!” bile demiştir.

Birkaç sene çalıştıktan sonra Benjamin tekrar eve döner ve Daisy ile yemeğe çıkar. Daisy’nin cinsel birliktelik teklifini reddeden Benjamin ile Daisy arasında huzursuzluk çıkar ve yemeği bitirirler. Aynı zamanda gariptir ki film boyunca hiçbir pişmanlık sahnesi gösterilmeyen Thomas Button (Benjamin’in öz babası) bir anda ortaya çıkıp ona babası olduğunu söyler ve kısa süre sonra da ölür. Bence filmdeki en gereksiz sahneydi. Gerekli bir sahneydi diyebilmem için Thomas Button’ın hayatından birkaç kesit, birkaç pişmanlık belirtisi gösterilmesi gerekirdi.

Kısa bir süre sonra bitmeyen aşkın aşıkları tekrar bir araya gelirler. Benjamin, Daisy’ye çıkma teklifi eder fakat Daisy’nin zaten bir ilişkisi vardır. Ama filmde Daisy’nin gönlünün hala Benjamin’de olduğunu anlamak zor olmuyor. Kısa bir süre sonra trafik kazası geçiren Daisy’yi görmeye giden Benjamin tekrar soğuk bir tavırla karşılaşır ve tekrar tatsız bir vedalaşma olur. Daisy, Benjamin’in yakışıklılığı karşısında o durumda gözükmek istemediği için böyle davrandığını izleyiciye hissettiriyor.

Benjamin tekrar eve döndüğünde gerçekte 44, görünürde 41  yaşındayken Daisy ile gerçek bir ilişki yaşamaya başlar. Bir süre sonra çocuk yapmak isteyen Daisy’nin isteğini istemeden de olsa yerine getirir fakat çocukları Caroline’in birinci yaş gününden sonra elindeki her şeyi, tüm varlıklarını satıp Caroline için bırakıp evi terk eder. Benjamin ABD’ye tekrar döner ve Daisy’yi ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında 12 yaşındaki kızı Caroline’ı ve Daisy’nin yeni kocasını ilk kez görür. Daisy aynı gece Benjamin’in otel odasına gider ve aşıkların birbirlerini yetişkin halde gördükleri son gecedir bu. Kocası ölmüş olan Daisy, kendisine gelen telefon üzerine Benjamin’in New Orleans’ta büyüdüğü ev olan huzurevine gider. 13 yaşında görünen Benjamin hafızasını kaybetmiş ve çocuk gibi davranmaya başlamıştır. O gün 67 yaşında olan Daisy, sonrasında her gün Benjamin’i ziyaret eder ve yavaş yavaş daha da küçülen Benjamin’e annelik yapar ve Benjamin 85 yaşındayken bir bebek olarak 80 yaşındaki Daisy’nin kollarında ölür. Daisy de 82 yaşındayken hastanede hayatını kaybeder.

Film farklı dönemlerdeki Benjamin ve Daisy aşkına yönelmiş. Bence konu çok iyi bir konu. Farklı değerlendirilebilir ve yan karakterlerin hayatı da seyirciye sunulabilirdi. Güzel bir başlangıç ve güzel oyunculuk sadece aşk üzerinden gitmemeliydi. Bir de değinilmemesine şaşırdığım bir konu da Benjamin’in doğumu. Nasıl böyle doğulur? Nasıl bir varoluş? Bu nasıl bir hastalık? Bunun üzerinde hiç durulmamış. Diğer bir yandan yıllar geçtikçe değişen atmosfer, görüntü ve Benjamin’in gençleşme süreci çok iyi gösterilmiş. Teknik ve kurgu anlamında kusursuz bir film. Sonunun tahmin edilmesi zor olmayan ve daha iyi bir film olma potansiyeline sahip olan filmi ben bu şekilde de sevdim. En sevdiklerim arasına girmese de alabildiğim kadar mesajı almaya çalışıp eğlenmeye baktım.

Temelinde “hayat” olan bu filmi izlerken bazı şeyleri gözden geçirme fırsatı bulacaksınız. Çok kafa yormadan keyfini çıkararak yaşamanın önemi vurgulanırken hayatı ne yöne doğru yaşadığının değil de nasıl yaşadığının önemi de vurgulanmış. Kaç yaşında olursak olalım her şeyin keyfini çıkarmaya bakalım.

Okuduğunuz için teşekkürler…

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi: Hayatı Tersten Yaşayan Adam (İnceleme)

Nilsu Çakıroğlu’nun Diğer Yazıları İçin Tıklayın.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...